Kitap Tavsiyeleri ve Eleştirileri
En son çıkan kitaplar, Bestseller Kitaplar, Çok satan kitaplar, 2016 Kitapları
21 Şubat 2018 Çarşamba
Hayvanlardan Tanrılara - Sapiens
En çok satan kitaplar listesinde ilk sıralarda yer alan ve 2015 yılında basılan Yuval Noah Harari'nin Hayvanlardan Tanrılara - Sapiens kitabı çok ses getirdi. 40'tan fazla dile çevrilen bu kitabı bu kadar popüler yapan nedir diye sorarsanız çok kısaca açıklayacağım.
Kitap insan türünün tarih öncesi çağlardaki durumunu ve konumunu biyolojik, psikolojik ve sosyolojik olarak inceleyip, insan ırkının tüm evrimsel süreçlerini gözler önüne sermiştir. Avcı toplayıcı bir yaşamdan, günümüz kapitalist dünyasına uzanan bir yolculuk bu kitabı okurken deneyimlediğiniz..
Harari, ilk insan türünü günümüzdeki modern insana dönüştüren tarihsel olaylar olan Tarım Devrimi, Sanayi Devrimi, İmparatorlukların Kuruluşu, Bilimsel Devrim süreçlerini eleştirel bir bakış açısıyla ve tüm yönleriyle incelemiş. Avcı toplayıcı hayat tarzıyla yaşamını idame eden insan türünün yerleşik hayata geçmesi onun özgürlüğünden vazgeçişinin nasıl ilk adımı oldu? Günümüzdeki modern hayat bize tüm olanakları ve konforu sağlarken bununla birlikte hangi özgürlüklerimizden olduk? Çok tanrılı ilk dinlerden, tek tanrılı günümüz dinlerine "din" toplumlar üzerinde nasıl rol oynadı? Avrupa daha erken modern çağda gücü elinde tutacak potansiyele nasıl ulaştı? Bilimsel Devrim insanı tehlikeli bir silah haline mi getirdi? Günümüz dünyasının yeni dini bilim mi oldu? Bilim, insanlara ölümsüz olma avantajı veya da dezavantajını verecek mi? Bu ve bunun gibi sorularla yazar bizlere çok farklı uçlardan insanlık tarihini ve günümüz modern dünyasını irdeletiyor.
Yuval Noah Harari kitapta insan türünün kısa bir tarihini değerlendirirken ufkunuzu genişletip, algınızı değiştirip, sistemi sorgulatıyor. Yazarın sorgulayıcı ve eleştirel bakış açısı, değerlendirmeleri yapıp cevapları okuyucuya bırakması üslubunda sevdiğim bir özelliği oldu.
Biyolojik açıdan ilk insan türlerini değerlendirerek başlayan kitap, sosyolojik ve psikolojik değerlendirmelerle bizleri bilgilendirirken bir solukta insan türünün kısa bir tarihini tüm çarpıcı noktalarıyla okuyucuyla buluşturuyor.
Yazarın gelişen bilim ve teknolojinin mevcut durumu ve daha da ilerleyen zamanlarda insanlığı ne gibi durumlara sürükleyeceği ile ilgili senaryoları bana popüler dizi Black Mirror'ın bazı bölümlerini çağrıştırdı.
Harari'nin yarının kısa bir tarihini anlattığı ikinci kitabı "Homo Deus" yani "Tanrı İnsan" insanlığı bekleyen gelecek senaryolarını anlatıyor. Sapiens kitabını beğenenlere tavsiye edilir.
15 Kasım 2016 Salı
Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar

Kitap İngilizce,
Fransızca, Korece dahil 20'den fazla dile çevrilmiş. Kitapta eski sözcüklere
sık yer verilmesine rağmen cümlelerden çıkarım yapabiliyorsunuz ve bu durum
kitabın akıcılığını etkilemiyor.
Kitap, romanın ana
karakteri Uzun İhsan Efendi ve oğlu Bünyamin ekseninde ilerleyip her bölümde
farklı karakterleri de içine katarak sizi düşlerin ve puslu bir dünyanın
gizemine sürüklüyor. Uzun İhsan Efendi'nin uyku şerbeti içerek daldığı derin
uykularındaki gayesi, rüyalarında tüm dünyayı dolaşıp bir dünya atlası
çıkarabilmektir. En kaba şekilde konusunu soranlara bu şekilde yanıt
verilebilir. Ancak derinliği ve kurgusu ile çok daha fazlasını içeren bir
kitap. Kitabı okurken eski İstanbul'a yani Konstantiniye'ye ve Osmanlı
dönemlerine gitmemek elde değil.Kitapta olayların sıklıkla geçtiği mekanlardan
bazıları Galata, Haliç,Ayasofya, Eyüp.. Ben kitabı okuduktan sonra bu yerlerden
geçerken buralara farklı bir gözle bakıp bu kitabın karakterlerini anmadan
yapamadım:)
Kitapta birçok yan
karakter var ve bu yan karakterlerin yazar tarafından muazzam bir kurguda
yolları kesiştiriliyor. Kitabı okurken İhsan Oktay Anar'ın hayal gücüne
imrenmemek elde değil. Ayrıca yazarın öyle bir anlatımı var ki tarih sevmeyen
bir insana bile tarihi sevdirebilir.
İhsan Oktay Anar, Puslu Kıtalar Atlası kitabında Descartes'a
Rendekar ismini vererek "düşünüyorum öyleyse varım." sözünü
irdeliyor. Ayrıca Einstein'ın görelilik kavramına da değiniyor. Puslu Kıtalar Atlası, tarih ve felsefenin
harmanlanıp aynı zamanda da düş ile gerçekliğin iç içe geçtiği harika bir
kitap. Bu kitaptan sonra yazarın diğer eserlerini de okumak için can atmayan
biri daha yoktur diye düşünüyorum.
"Ey Kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg'u göremesen de
bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp
kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Bırak dünyanın
haritasını yapmayı! Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve
bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam dünyanın kendisini hiç
görebilir mi?"

Herkese iyi okumalar..
28 Ekim 2016 Cuma
Onlar Hep Oradaydı - Sunay Akın
Öncelikle kusura bakmayın arkadaşlar sunumum biraz aceleye geldi:) Eltim de gelmemişti oysaki:)
Sunay Akın, ne zaman televizyonda yakalasam gözümü kırpmadan izlediğim, güzel sohbetleri ile beni daha doğmadığım çok eski yıllara götüren ve o yılların havasını teneffüs ettiren bir yazar aynı zamanda da ozan benim için. Akın'ın daha önce herhangi bir kitabını okumamıştım ve tavsiye üzerine "Onlar Hep Oradaydı" kitabını okumaya karar verdim. Sizlere de kısa bir kitap değerlendirmesi yapacağım.

Akın'ın okuduğum ilk kitabı olduğundan olsa gerek yazarın bir olaydan farklı bir olaya hızlı geçişleri ve sonrasında bu olayları etkileyici bir şekilde birbirine bağlaması kitaba hemen giremememe neden oldu. Bu durum kitabın oldukça dikkatli okunması gerekirken benim tramvay, minibüs vb fırsat bulduğum her yerde okumaya çalışmamdan da kaynaklanabilir tabi:) Birkaç yazıdan sonra kitaba daha iyi adapte olabiliyorsunuz.
Sunay Akın hiçbir yazara benzemeyen üslubu ile tarihteki olayları anlatırken bir anda topu günümüze getirip insan türü olarak veya da toplum olarak bakış açımızda bir değişiklik yaşanmış mı yoksa hala aynı kafada mı ilerliyoruz'u sorgulatıyor çokça ve bu esnada da kendine hayran bırakıyor. Kitapta dikkatimi çeken yazılardan biri olan "Atom Bombası ve Mayo" dan bir bölüme yukarıda yer veriyorum.
Bol tarih, okuyunca şaşıracağınız çokça bilgi Sunay Akın'ın usta kalemiyle birleşince ortaya nostalji içeren, geçmişi ve bulunduğumuz dönemi sorgulatan güzel bir kitap çıkmış.

Okuyucuda merak uyandıran arka kapağı,kitapta bulunan "Kızılderili'nin Ay'a Gönderdiği Mesaj!..."yazısından alınmış.
Okudum ve sizlere de gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim:)
30 Eylül 2016 Cuma
İlk Fırsatta Okunması Gereken Kitaplar
Hiç eskimeyen kitaplar vardır. Seneler sonra bile açıp okuyabilirsiniz bu kitapları. Hiç bir dönem popülerliğini kaybetmez. Kurgusu, tarzı gereği her dönem adından söz ettirir. İşte bu kitaplardan bazılarına tanıtım bültenleriyle listemde yer veriyorum.
1- Uçurtma Avcısı - Khaled Hosseini
Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.
Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz.
Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.
Uçurtma Avcısı'nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...
Yayınevi: Everest Yayınları
2- Simyacı - Paulo Coelho

Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye'de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlâna'nın ünlü Mesnevî'sinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir "klasik" yapıt haline geldi.
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatnâme"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor.
Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor.
Yayınevi: Can Yayınları
3- Dövüş Kulübü - Chuck Palahniuk
İstenmeyen yağlar. Pahalı, butik sabunlar. Maaş çekleri, güzel bir ev, zarif mobilyalar. Yalnızlık ve yabancılaşma. Tüketimin susmayan arsız çağrısı. Yalanlar ve yalanlar. Nefret ve öfke.
İlk kez yayımlandığı 1996'dan beri bir yeraltı klasiği olarak anılan Dövüş Kulübü, yeni binyılın eşiğinde geçen bir anti-ütopya öyküsünü anlatıyor. Yaşadığı hayattan nefret eden, ölüm düşüncesini saplantı haline getirmiş, insani yakınlığı kanser dayanışma gruplarında arayan genç adam. Ama aynı dayanışma gruplarının bir başka müdavimi, toplum kaçkını bir genç kadın. Ve Tyler Durden; yalanlar ve mutsuzlukla dolu bir dünyaya kendi yöntemleriyle saldıran yarı çılgın bir kurtarıcı, baştan çıkarıcı bir intikam meleği. Tyler'ın felsefesine göre, tüketim kültürünün uyuşturucu etkisinden kurtulmanın yolu, fiziksel acıyla tanışarak yeniden doğmaktır. Çok geçmeden, geceni,n geç saatlerinde bar bodrumlarında toplanan gizli bir dövüş kulübü ülkenin dört yanını saracaktır. Ama Tyler'ın dünyasında sınırlara ve kurallara yer yoktur. Kendi bedenini örseleyen bir müritler ordusu, toplum düzenini ve konformizmi imha etmek üzere Tyler'ın peşine takılır...
Chuck Palahniuk'un ilk romanı, tüketim kültürüne, hırs ve üstünlük duygusuna, güzellik idealine ve iş dünyasına zehir zemberek bir eleştiri yöneltiyor. Palahniuk, karanlık bir mizahla desteklediği güçlü ve çarpıcı üslubuyla, yaşadığımız dünyanın çirkin suretine ayna tutuyor. Son on yılın en özgün, en sarsıcı romanları arasında sayılan Dövüş Kulübü'nü Türkçeye kazandırmaktan sevinç duyuyoruz.
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
4- Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez
"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."
Yayınevi: Can Yayınları
5- Fedailerin Kalesi Alamut - Vladimir Bartol
Hasan Sabbah'ın, Alamut Kalesinin, fedailerin ve cennet bahçelerinin hikayesi. Bir tarafta Hasan Sabbah'ın yeryüzü cennetiyle yeni tanışan güzel köleler, diğer tarafta onun en güvenilir savaşçıları olan fedailer. Sabbah'ın yarattığı cennetin içinde gözleri açıldığında hepsinin hayatı hiç umulmadık bir şekilde değişir. Hikaye 11. yüzyıl İranında, kendini peygamber ilan eden Hasan Sabbah'ın, seçilmiş bir grup insanı intihar suikastçısına dönüştürerek bölgede hakimiyet kurmak için çılgınca ve aynı zamanda zekice bir plan tasarladığı Alamut Kalesinde geçmektedir. Güzel kadınların, yemyeşil bahçelerin, şarap ve haşhaşın göz boyadığı sanal bir cennet yaratan Sabbah, genç savaşçılarını emirlerine uydukları takdirde bu cennete gidebileceklerine inandırır. Kendilerini onun yoluna adayan, ölmeyi de öldürmeyi de göze almış olan bu küçük orduyla hükümdar sınıfına gözdağı verebileceğini düşünür. Sabbah kendi deyimiyle insanların saflığını kullanıp dine adanmışlığı politik emellerine alet eder. Artık kapılar onun için ardına kadar açılmıştır.
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
6- Bin Muhteşem Güneş - Khaled Hosseini
Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi…
Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden…
Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar…
Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem.
Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla "beklenen" bir roman…
Yayınevi: Everest Yayınları
7- 1984 - George Orwell
Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
George Orwell'in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
Yayınevi: Can Yayınları
8- Silahlara Veda - Ernest Heminway
Hemingway'in yazmayı en sevdiği konulardan biri olan savaş hakkında insanı düşünmeye zorlayacak gerçekleri müthiş bir roman kurgusuyla okuyacaksınız.
Romanda, sıcak savaşın ortasında iki genç insan hem kendi sevgi dolu dünyalarında, hem de savaşın her şeyi yerle bir eden acımasız dünyasında yaşarlar; bütün zorlukları aşarlar sevgileriyle. Bir yanda insanı yok eden savaş, bir yanda insanı insan yapan sevgi... Yaşama sevinci... Bu çelişkili yaşam içinde bu iki insanı çeke sürükleye götüren olaylar... Romanı en güzel savaş romanlarından biri yapan bir sonuç...
Yayınevi: Bilgi Yayınevi
9- Sineklerin Tanrısı - William Golding
"Sineklerin Tanrısı", günümüzde bir atom savaşı sırasında, ıssız bir adaya düşen bir avuç okul çocuğunun, geldikleri dünyanın bütün uygar törelerinden uzaklaşarak, insan yaradılışının temelindeki korkunç bir gerçeği ortaya koymalarını dile getirir. Konusu, R. M. Ballantyne'ın Mercan Adası gibi eşsiz bir mercan adasının cenneti andıran ortamında başlayan bu roman, çağdaş toplumlardaki çöküntünün, insan yaradılışındaki köklerini gözönüne sermek amacıyla Mercan Adası'ndaki duygusal iyimserlikten apayrı bir yönde gelişir. Uygar insanın yüreğinde gizlenen karanlığı deşerken "Sineklerin Tanrısı"; daha çok Conrad'ın kısa romanı "Karanlığın Yüreği"ni andırır. Golding'in romanındaki çocuklar da başlangıçta tıpkı Kurtz gibi, uygar toplumun baskılarından uzak bir örnek düzen kurmak isterlerken, gitgide hayvanlaşır, korkunç bir kişiliğe bürünürler. Bu yönüyle Sineklerin Tanrısı'nın Mercan Adası ile öbür ıssız ada serüvenlerinden ayrıldığı en önemli nokta, ıssız ada yaşamının çetin güçlüklerini ya da mutluluğunu anlatmaktan daha çok, bir insanlık durumunu, kişiler arasındaki çatışma aracılığıyla ortaya koymaya çalışmasıdır.
-Akşit Göktürk-
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
10- Gösteri Peygamberi - Chuck Palahniuk
Yalnızlık, yabancılaşma, şiddet, pornografi, tüketim ve şöhret açlığı... Televizyon kanallarından boca edilen sayısız yalanla kirlenmiş, hiçbir şeyin dolduramadığı bir boşluk... Gösteri Peygamberi, yeni bir binyılın başındaki modern dünyanın ürkütücü çılgınlığına ilişkin karanlık bir taşlama; medya, şöhret ve pop kültürüne yönelik sivri dilli bir aşağılama...
Tender Branson, Creedish mezhebinin dünyadan yalıtılmış sahte cennetinde doğup büyümüş ve dış dünyaya gönderilmiş binlerce misyonerden biri. Kilise doktrinine göre görevi, yaşadığı sürece çalışmak ve gerekli olduğunda ölmek. Kaderi beklenmedik biçimde değişip onu şöhretin doruklarına taşırken aynı zamanda medya ve popüler kültürün içyüzüyle tanıştırıyor. Yarı tanrıya dönüşme yolunda yaşadıkları yakında yüzleşeceğimiz kıyametin çarpıcı bir habercisine dönüşüyor... Branson, mezhepte kendisine zaten hiç verilmemiş olan hayatı "dış dünya"nın çirkinliğine sonuna kadar gömülerek yok etmeyi deneyecektir. Ne var ki, hayatına karışan gizemli Fertility Hollis'e göre, kendine bir kader çizmeye çalışması anlamsızdır. Olacaklar zaten bellidir ve olmak zorundadır... Ve "intihar etmekle şehit olmak arasındaki tek fark gazetede manşet olmaktır."
Chuck Palahniuk, önlenemez kaderine doğru nefes kesici bir hızla sürüklenen kahramanının gözünden tüketim toplumunun hastalıklı ve anlamsız yaşam biçimini bize bütün çıplaklığıyla gösteriyor. Dövüş Kulübü'nün yazarından, en az ilki kadar çarpıcı bir roman, benzersiz bir yeraltı edebiyatı örneği.
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
1- Uçurtma Avcısı - Khaled Hosseini
Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.
Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz.
Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.
Uçurtma Avcısı'nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...
Yayınevi: Everest Yayınları

Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye'de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlâna'nın ünlü Mesnevî'sinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir "klasik" yapıt haline geldi.
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatnâme"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor.
Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor.
Yayınevi: Can Yayınları
İstenmeyen yağlar. Pahalı, butik sabunlar. Maaş çekleri, güzel bir ev, zarif mobilyalar. Yalnızlık ve yabancılaşma. Tüketimin susmayan arsız çağrısı. Yalanlar ve yalanlar. Nefret ve öfke.
İlk kez yayımlandığı 1996'dan beri bir yeraltı klasiği olarak anılan Dövüş Kulübü, yeni binyılın eşiğinde geçen bir anti-ütopya öyküsünü anlatıyor. Yaşadığı hayattan nefret eden, ölüm düşüncesini saplantı haline getirmiş, insani yakınlığı kanser dayanışma gruplarında arayan genç adam. Ama aynı dayanışma gruplarının bir başka müdavimi, toplum kaçkını bir genç kadın. Ve Tyler Durden; yalanlar ve mutsuzlukla dolu bir dünyaya kendi yöntemleriyle saldıran yarı çılgın bir kurtarıcı, baştan çıkarıcı bir intikam meleği. Tyler'ın felsefesine göre, tüketim kültürünün uyuşturucu etkisinden kurtulmanın yolu, fiziksel acıyla tanışarak yeniden doğmaktır. Çok geçmeden, geceni,n geç saatlerinde bar bodrumlarında toplanan gizli bir dövüş kulübü ülkenin dört yanını saracaktır. Ama Tyler'ın dünyasında sınırlara ve kurallara yer yoktur. Kendi bedenini örseleyen bir müritler ordusu, toplum düzenini ve konformizmi imha etmek üzere Tyler'ın peşine takılır...
Chuck Palahniuk'un ilk romanı, tüketim kültürüne, hırs ve üstünlük duygusuna, güzellik idealine ve iş dünyasına zehir zemberek bir eleştiri yöneltiyor. Palahniuk, karanlık bir mizahla desteklediği güçlü ve çarpıcı üslubuyla, yaşadığımız dünyanın çirkin suretine ayna tutuyor. Son on yılın en özgün, en sarsıcı romanları arasında sayılan Dövüş Kulübü'nü Türkçeye kazandırmaktan sevinç duyuyoruz.
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."
Yayınevi: Can Yayınları
5- Fedailerin Kalesi Alamut - Vladimir Bartol
Hasan Sabbah'ın, Alamut Kalesinin, fedailerin ve cennet bahçelerinin hikayesi. Bir tarafta Hasan Sabbah'ın yeryüzü cennetiyle yeni tanışan güzel köleler, diğer tarafta onun en güvenilir savaşçıları olan fedailer. Sabbah'ın yarattığı cennetin içinde gözleri açıldığında hepsinin hayatı hiç umulmadık bir şekilde değişir. Hikaye 11. yüzyıl İranında, kendini peygamber ilan eden Hasan Sabbah'ın, seçilmiş bir grup insanı intihar suikastçısına dönüştürerek bölgede hakimiyet kurmak için çılgınca ve aynı zamanda zekice bir plan tasarladığı Alamut Kalesinde geçmektedir. Güzel kadınların, yemyeşil bahçelerin, şarap ve haşhaşın göz boyadığı sanal bir cennet yaratan Sabbah, genç savaşçılarını emirlerine uydukları takdirde bu cennete gidebileceklerine inandırır. Kendilerini onun yoluna adayan, ölmeyi de öldürmeyi de göze almış olan bu küçük orduyla hükümdar sınıfına gözdağı verebileceğini düşünür. Sabbah kendi deyimiyle insanların saflığını kullanıp dine adanmışlığı politik emellerine alet eder. Artık kapılar onun için ardına kadar açılmıştır.
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
6- Bin Muhteşem Güneş - Khaled Hosseini
Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi…
Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden…
Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar…
Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem.
Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla "beklenen" bir roman…
Yayınevi: Everest Yayınları
7- 1984 - George Orwell
Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
George Orwell'in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
Yayınevi: Can Yayınları
8- Silahlara Veda - Ernest Heminway
Hemingway'in yazmayı en sevdiği konulardan biri olan savaş hakkında insanı düşünmeye zorlayacak gerçekleri müthiş bir roman kurgusuyla okuyacaksınız.
Romanda, sıcak savaşın ortasında iki genç insan hem kendi sevgi dolu dünyalarında, hem de savaşın her şeyi yerle bir eden acımasız dünyasında yaşarlar; bütün zorlukları aşarlar sevgileriyle. Bir yanda insanı yok eden savaş, bir yanda insanı insan yapan sevgi... Yaşama sevinci... Bu çelişkili yaşam içinde bu iki insanı çeke sürükleye götüren olaylar... Romanı en güzel savaş romanlarından biri yapan bir sonuç...
Yayınevi: Bilgi Yayınevi
9- Sineklerin Tanrısı - William Golding
"Sineklerin Tanrısı", günümüzde bir atom savaşı sırasında, ıssız bir adaya düşen bir avuç okul çocuğunun, geldikleri dünyanın bütün uygar törelerinden uzaklaşarak, insan yaradılışının temelindeki korkunç bir gerçeği ortaya koymalarını dile getirir. Konusu, R. M. Ballantyne'ın Mercan Adası gibi eşsiz bir mercan adasının cenneti andıran ortamında başlayan bu roman, çağdaş toplumlardaki çöküntünün, insan yaradılışındaki köklerini gözönüne sermek amacıyla Mercan Adası'ndaki duygusal iyimserlikten apayrı bir yönde gelişir. Uygar insanın yüreğinde gizlenen karanlığı deşerken "Sineklerin Tanrısı"; daha çok Conrad'ın kısa romanı "Karanlığın Yüreği"ni andırır. Golding'in romanındaki çocuklar da başlangıçta tıpkı Kurtz gibi, uygar toplumun baskılarından uzak bir örnek düzen kurmak isterlerken, gitgide hayvanlaşır, korkunç bir kişiliğe bürünürler. Bu yönüyle Sineklerin Tanrısı'nın Mercan Adası ile öbür ıssız ada serüvenlerinden ayrıldığı en önemli nokta, ıssız ada yaşamının çetin güçlüklerini ya da mutluluğunu anlatmaktan daha çok, bir insanlık durumunu, kişiler arasındaki çatışma aracılığıyla ortaya koymaya çalışmasıdır.
-Akşit Göktürk-
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
10- Gösteri Peygamberi - Chuck Palahniuk
Yalnızlık, yabancılaşma, şiddet, pornografi, tüketim ve şöhret açlığı... Televizyon kanallarından boca edilen sayısız yalanla kirlenmiş, hiçbir şeyin dolduramadığı bir boşluk... Gösteri Peygamberi, yeni bir binyılın başındaki modern dünyanın ürkütücü çılgınlığına ilişkin karanlık bir taşlama; medya, şöhret ve pop kültürüne yönelik sivri dilli bir aşağılama...
Tender Branson, Creedish mezhebinin dünyadan yalıtılmış sahte cennetinde doğup büyümüş ve dış dünyaya gönderilmiş binlerce misyonerden biri. Kilise doktrinine göre görevi, yaşadığı sürece çalışmak ve gerekli olduğunda ölmek. Kaderi beklenmedik biçimde değişip onu şöhretin doruklarına taşırken aynı zamanda medya ve popüler kültürün içyüzüyle tanıştırıyor. Yarı tanrıya dönüşme yolunda yaşadıkları yakında yüzleşeceğimiz kıyametin çarpıcı bir habercisine dönüşüyor... Branson, mezhepte kendisine zaten hiç verilmemiş olan hayatı "dış dünya"nın çirkinliğine sonuna kadar gömülerek yok etmeyi deneyecektir. Ne var ki, hayatına karışan gizemli Fertility Hollis'e göre, kendine bir kader çizmeye çalışması anlamsızdır. Olacaklar zaten bellidir ve olmak zorundadır... Ve "intihar etmekle şehit olmak arasındaki tek fark gazetede manşet olmaktır."
Chuck Palahniuk, önlenemez kaderine doğru nefes kesici bir hızla sürüklenen kahramanının gözünden tüketim toplumunun hastalıklı ve anlamsız yaşam biçimini bize bütün çıplaklığıyla gösteriyor. Dövüş Kulübü'nün yazarından, en az ilki kadar çarpıcı bir roman, benzersiz bir yeraltı edebiyatı örneği.
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
23 Eylül 2016 Cuma
Sağlıklı Yaşam Kitapları
Öncelikle belirtmeliyim ki herşeyin yapay olanına maruz kaldığımız için oldukça şanssız bir nesiliz. Aynı zamanda da hastalıklı bir nesiliz. Herhangi bir yerinden rahatsızlığı veya bir şikayeti olmayan birine rastlamak oldukça zor. Bu durum yediklerimiz ve içtiklerimiz göz önünde bulundurulduğunda çok da tuhaf olmasa gerek.
Hastalıkların bu kadar artması herkesin doğal yiyecek içeceklere yönelmesini sağladı. İnsanların gözü açıldı ve insanlar eski alışkanlıklarından yavaş yavaş kopma arzusu içinde hareket etmeye başladı. İlaç firmalarının ve hastanelerin ticaret merkezi haline geldiği günümüz dünyasında bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda bağımsız doktor birçok konuda gözümüzü açtı. Günümüz şartlarında sağlıklı kalabilmek ve bilinçli beslenebilmek için bize birer rehber niteliğinde olan ve oldukça önemli bulduğum bazı sağlık kitaplarına tanıtım bültenleri ile yer vereceğim.
1- Tahıl Beyin - David Perlmutter

Dünyaca ünlü Nörolog David Perlmutter, bu kitapta uzun yıllardır tıp literatürünün derinlerinde gizlenen bir gerçeği dile getiriyor: Karbonhidratlar beyninize zarar verir. Tam tahıllı gıdalar gibi sağlıklı olduğu iddia edilen karbonhidratlar bile bunama, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, epilepsi, anksiyete, kronik baş ağrıları, depresyon ve cinsel isteksizlik gibi pek çok farklı sorun ve hastalığa neden olabilir.
Bu kitap size beyninizin kaderini genlerinizin değil, tükettiğiniz besinlerin belirlediğini gösteriyor. Aralarında beyin hastalıklarının da bulunduğu tüm dejeneratif hastalıkların temelinde, özellikle de gluten içeren ya da şeker oranı yüksek karbonhidratların tetiklediği bir olgu yatar: enflamasyon. Doktor Perlmutter ekmek sepetinizdekilerin veya meyve tabağınızdakilerin beyninize neler yapabileceğini, statin içeren ilaçların hafızanızı nasıl zayıflatabileceğini, neden "iyi yağlar" açısından zengin bir beslenme şeklinin ideal beslenme şekli olduğunu ve her yaşta yeni beyin hücreleri üretebilmenin nasıl mümkün olabildiğini anlatıyor.
Perlmutter'ın devrimsel dört haftalık planı size beyninizi daha sağlıklı, canlı ve uyanık tutmanın yollarını gösterirken beyin hastalıklarıyla karşılaşma riskinizi azaltacak ve sizi sık rastlanan rahatsızlıklardan ilaç kullanmadan kurtaracak çözümler sunuyor. Kolaylıkla uygulayabileceğiniz stratejiler, lezzetli tarifler ve haftalık hedefler sayesinde bu planı hayata geçirmeniz çok kolay! Son teknolojiler ışığında yapılan araştırmalar, gerçek değişim hikâyeleri ve pratik tavsiyelerle Tahıl Beyin size "akıllı genlerin" kontrolünü ele geçirmeyi, yeniden mutlu olmayı, sağlıklı ve dopdolu bir hayatın tadını çıkarmayı öğretiyor.
"Doktor Perlmutter en hassas organımız olan beynimizi yenilikçi bir yaklaşımla ele alıyor. Kendisi nörolojik hastalıkların tedavisinde alternatif ve geleneksel yaklaşımlardan faydalanma konusunun tartışmasız lideridir. Ona yönlendirdiğim hastalar harika sonuçlar aldı. Gelişmelere öncülük eden Perlmutter tıbba bakış açınızı değiştirmenize yardımcı olabilir."
-Dr. Mehmet Öz-
"Perlmutter bizi sözde sağlıklı tam tahılların beynimiz üzerindeki yıkıcı etkilerinin arasında bir tura çıkarıyor. Modern buğday başta olmak üzere tahıllar; kalp krizleri, trafik kazaları ve kafa travmaları nedeniyle zarar gören beyinlerin toplam sayısından daha fazla beyne zarar veriyor. Doktor Perlmutter beyin sağlığının ve işlevinin korunması veya beyinde iyileşme sağlanması için buğdaysız beslenmenin benimsenmesi gerektiğini ikna edici bir dille anlatıyor." - Dr. William Davis, Buğday Göbeği kitabının yazarı
"Beyninizi güçlendirmek, hafızanızı korumak, ruh halinizi iyileştirmek, enerjinizi artırmak ve daha pek çok şikâyete yol açan hastalıktan kurtulmak istiyorsanız Doktor Perlmutter'ın sözlerine kulak verin. Bu kitap size beyninize nasıl bakacağınızı ve onu nasıl beslemeniz gerektiğini anlatan bir kılavuz!"
-Dr. Mark Hyman, Kan Şekeri Diyeti kitabının yazarı-
"Bunama ve diğer pek çok beyin hastalığı ne kaçınılmazdır ne de genetik. Bu hastalıklar tahıl ve şeker yönünden zengin bir beslenme şeklinin tercih edilmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Tahıl Beyin yalnızca bunu kanıtlamakla kalmıyor, aynı zamanda da size beyninizi veya sevdiklerinizin beynini korumak için bilmeniz gereken her şeyi sunuyor."
-Dr. Christiane Northrup-
Yayınevi: Pegasus
2 - Büyüleyici Bağırsak - Giulia Enders

Organların arasındaki çirkin ördek yavrusu; bugüne dek insanlara rahatsızlık veren yegâne konu. Fakat bu rahatsızlık verici imajın değişmesine oldukça az kaldı. Aşırı kilo, depresyon ve alerji, bağırsak florasıyla son derece bağlantılı konular. Bunu sözlere dökmek gerekirse: Vücudumuzun kendisini daha iyi hissetmesini istiyorsak, daha uzun yaşamak istiyorsak ve amacımız daha mutlu bir yaşam sürmekse bağırsağımıza iyi bakmamız ve ona dikkat etmemiz şart. Bu konuda yapılan son araştırmalar da tam olarak bunu gösteriyor. Genç bir araştırmacı olan Giulia Enders da bu kitapta mizahi bir dil eşliğinde bu organın ne kadar karmaşık ve ne kadar büyüleyici olduğunu gözler önüne seriyor. Bu organ, vücudumuza ve ruhumuza giden yolda anahtar görevi taşırken bir yandan da arka kapıdan, bambaşka bir bakış açısından olaylara bakmamızı sağlıyor.
"Oldukça eğlenceli, sürükleyici ve öğretici bir kitap!"
-Taz-
Yayınevi: Büyükada Yayıncılık
3- Kansere Çözüm Var - Kolektif
Kansere Çözüm Var! bir yanda sağlıklı insanların ve özellikle çocukların kanserden korunmaları için güçlü bir zırh-rehber, diğer yanda bir kanser hastasının tüm ihtiyaçlarına yanıt veren bir yol arkadaşı.
Kitap en güncel bilimsel veriler, en son tedavi teknolojileri ışığında, kansere çözüm bulmaya odaklandı. Gerek kanserden koruyucu yaşam tarzı gerek tedavide izlenecek adımlar gerekse tedaviyle birlikte uygulanacak tamamlayıcı önlemlerle ilgili son derece somut ve uygulanabilir reçeteler sunuyor.
Kitabı, alanlarının en iyileri profesör ve doçentlerden kurulu bir anti-kanser timi, bir 'Rüya Takımı' hazırladı. Onkoloğundan beslenme uzmanına, biyofizikçisinden nükleer tıpçısına, iç hastalıkları uzmanından din psikoloğuna, elektrik ve elektronik mühendisinden kimya mühendisine birbirinden değerli bu bilim insanları ilk kez bir kitapta buluştu.
Okuyunca göreceksiniz, lafı bile korkutan kanser aslında herhangi bir hastalıktan başka bir şey değil. Üstelik önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık! Hem de yüksek başarı yüzdesiyle…
Yayınevi: Hayykitap
4- Karatay Diyeti'yle Yaşam Boyu Sağlık - Canan Efendigil Karatay
Prof. Canan Efendigil Karatay'ın yazdığı ve çıktığı günden beri 'en çok satanlar' listesinden inmeyen Karatay Diyeti, Türk insanının en büyük hayalini gerçekleştirdi: Aşırı kilolardan kurtularak hastalıklardan uzak, enerjik ve kaliteli bir yaşam sürmek... Bu diyeti uygulayan binlerce insan yüzde 100'e yakın bir başarı oranıyla, vücut yağlarından kurtuldu ve kilo verdi. Üstelik kendilerini mutlu ve dinç hissetti. Verdikleri kiloları geri almadı. Bu yaşam biçimi, "Türk halkı için en uygun" olduğundan ve kilo vermenin önünde en büyük engel olan 'acıkma korkusu'nu da tamamen yok ettiği için adeta bir fenomen haline geldi. Karatay Diyeti uygulayıcılarının sayısı her geçen gün katlanarak artıyor.
Bu kitap Karatay Diyeti'nin devamı niteliğinde. Doğru beslenme ve sağlıklı kilo verme ile ilgili çok daha kapsamlı bilgiler içeriyor. Genç yaşlı hepimize şefkatli bir kılavuzluk yapıyor: Mevsimlere ve yaş dönemlerine göre, 365 gün 24 saat nelere dikkat etmeliyiz ki, her yaşta kendimizi dinç hissedelim, kilo problemi yaşamayalım ve hastalıklarla aramıza kalın bir duvar örelim? Prof. Karatay, bu yeni kitabında okuyucuların merak ettiği tüm 'özel' sorulara da yanıt veriyor. Yine o anlaşılır üslubuyla, nedenleriyle, niçinleriyle, bilimsel araştırmalar ışığında ve uygulaması kolay önerileriyle...
Karatay Diyeti'ni alıp okuduysanız bu kitabı kaçırmayın, okumadıysanız ikisini birden alın, hayat boyu rahat edin!
Yayınevi: Hayykitap
5- Karatay Mutfağı - Canan Efendigil Karatay
"Ben şunun garantisini veriyorum: Mutfağını, Karatay Mutfağı'na çevirenler sağlık bulacak, zayıflayacak ve kilosunu koruyacak! Bunu yaparken de hiç strese girmeyecekler."
'Türkiye'yi zayıflatan profesör' olarak ünlenen ve ilk iki kitabı satış rekorları kıran Prof. Canan Efendigil Karatay, bu kez sizin için 'kalıcı kilo verdiren' doğal ve lezzetli yemek tariflerini seçti. Karatay Mutfağı, Türk mutfağının en güzel örneklerini Karatay prensiplerine göre revize ederek sunuyor.
Kitap adeta bir sağlıklı yaşam prospektüsü niteliğinde: Doğal ve temiz malzeme seçimi, sağlıklı pişirme yöntemleri, yoğurt, tereyağı gibi evde yapılabilecek doğal ürünlerin tarifleri… Ve çorbalardan salatalara, mezelerden yumurtalı yemeklere, zeytinyağlılardan et ve balık yemeklerine tamamı denenmiş onlarca leziz tarif. Küçük 'tatlı' kaçamaklar ve dinlendiren çay formülleri de hediyesi! Bu tariflerin en önemli özelliği ise zayıflatması… Çünkü hepsinin glisemik indeksi düşük. Yani Karatay Mutfağı, Karatay beslenme felsefesinin 'pratik kitabı' niteliğinde. Sürdürülebilir bir mutfağın olmazsa olmazı.
Son sözü yine Prof. Karatay'a bırakalım: "Eşinin, çocuklarının, sevdiklerinin sağlığını (ve elbette kilosunu) düşünen herkesin bu kitabı okumasını ve tarifleri uygulamasını öneriyorum. Bu kitap 'şişmanlıktan uzak' sağlıklı nesiller yetiştirmek için önemli bir mihenk taşı. İlk iki kitabımla birlikte Karatay Mutfağı'na da kütüphanenizde mutlaka yer açın."
Yayınevi: Hayykitap
6- Karatay Diyeti'yle Obezite ve Diyabete Çözüm Var - Canan Efendigil Karatay

"İnsanlar bilinçli olarak yaşadıklarında, sağlıklarını korumakta güçlük çekmiyorlar ve mutlu oluyorlar. İşte bu sebeple sağlığımızın sorumluluğunu kendi elimize almak ve korumak, en ucuz ve kolay yoldur. Hastalanmamak elimizdedir, yalnız kendi elimizdedir, başka kimsenin elinde değildir! Bizler buna karar verip yaşam biçimimizde köklü ve sağlıklı değişikler yapabildiğimiz zaman obeziteyi, diyabeti, kalp krizini, inme dediğimiz felç hastalıklarını ve diğer kronik dejeneratif hastalıkları önleyebiliriz."
Prof. Canan Efendigil Karatay, satış rekorları kıran ilk üç kitabıyla Türkiye'de bir 'sağlıklı halk hareketi' başlattı. Bu kitapları okuyanlar hem kolayca zayıfladı hem de kalıcı kilo verdiren geleneksel Türk mutfağıyla tanıştı.
Ezber bozan Profesör Canan Efendigil Karatay, bu kez diyabete çözüm sunuyor. Ona göre şişmanlık, obezite ve diyabet birbirinden ayrılamaz hastalıklar. Hatta çoğu kez bunlara kalp ve damar hastalıkları da eşlik ediyor. Dolayısıyla beslenme ve yaşam biçimini Karatay prensiplerine göre yeniden düzenlemek, birçok metabolik hastalıktan da kurtulmak anlamına geliyor.
Elinizdeki kitap diyabet hastalarından gelen yoğun talebe yanıt vermek için yazıldı. Prof. Canan Karatay her zamanki anlaşılır üslubuyla obezite ve diyabet hastalığının nasıl geliştiğini ve nasıl düzeltilip önlenebileceğini anlatıyor. Her tür şekerin vücuda nasıl zarar verdiğini gözler önüne seriyor. İnsülin direncinden, hipoglisemi ataklarından ve insülin takviyesinden kurtulmanın şifrelerini veriyor!
Türkiye'deki 20 milyon fazla kilolu, 20 milyon obez ve 10 milyon diyabetliye şimdiden hayırlı olsun! Çünkü kitaptaki tavsiyelere uyarak 'sağlıklı ve mutlu bir hayata tekrar merhaba' demek artık çok kolay!
Yayınevi: Hayykitap
7- İlaçsız Yaşam - Ümit Aktaş
Bağışıklığını güçlendir, ilaç mahkumu olmaktan kurtul!
Gereksiz ve bilinçsiz ilaç kullanımların, hayat boyu ilaca mahkum edilenlerin, hastane hastane gezip de derdine derman bulamayanların ne çektiğini iyi biliyorum. Oysa çok basit, çok ucuz önlemler olarak bu cefayı çekmemek mümkün! İnsani, doğan ve yan etkisiz önlemler... Yani hastalanmamak mümkün! Ben bunun formulünü veriyorum, koruyucu hekimlik anlayışını modern, güncel verilerle bugüne taşıyorum. Bunu yaparken de tıbbın ve fitoterapinin araştırma-geliştirme gücünden yararlanıyorum.
Dr. Ümit Aktaş
Bitkilerle tedavi alanında yüksek lisans yapan ilk Türk hekimlerinden biri olan Dr. Ümit Aktaş'a göre hastalanmamak mümkün. Nasıl mümkün? Bağışıklık sistemini tabiattan gelen ilaç besinlerle ve probiyotiklerle her daim güçlü tutmakla mümkün. Bağışıklık sistemi zayıflandığında ise doğal takviyelerle desteklemek gerekiyor.
Ümit Aktaş bir bağışıklık sistemi uzmanı. Modern tıbbın önce zarar verme anlayışının takipçisi. İlaçsız Yaşamda romatoid atrit, fibromiyalji, multipl skleroz (MS), sedef, alerji, egzama, Hashimato, diyabet, ülseratif kolit ve kanser gibi sebebi bilinmiyor, tam olarak iyileşmez, ölene kadar ilaç kullanacaksın denen hastalıkların temel sebebini açıklayarak doğal tedavi yöntemlerini anlatıyor. Hayatınızda uygulayabileceğiniz pratik öneriler sunuyor.
Bu kitap bir hastalanmama ve hastalıklardan kurtulma kitabı! Kitapta yer alan tüm bilgiler bilimin süzgecinden geçirildi. Bilimsel kanıtı bulunmayan hiçbir öneriye yer verilmedi. Kendinizin ve sevdikleriniz sağlığınızı akıllıca yönetmek istiyorsanız İlaçsız Yaşam benzersiz bir başucu kitabı!
Yayınevi: Hayykitap
8- Bitkisel Kürlerle İlaçsız Tedavi - Ümit Aktaş
Kanserden diyabete, romatizmal hastalıklardan astım ve tiroide…
Hastaya zarar vermeden tedavi etmenin en etkin yolu fitoterapi!
"Kimyasal ilaçlar, aşılar ve kemoterapi bütün dünyada tartışılıyor artık. Kimi hastalara faydaları var, senelerdir uygulanmalarının gerekçesi de bu. Peki ya yan etkileri? Bazen yan etki çok daha büyük olabiliyor, hasta faydadan çok zarar görebiliyor. Oysa tıp biliminin düsturu neydi: Primum nihil nocere! Önce zarar vermeyeceksin!
Hastaya zarar vermeden tedavi etmenin yolu ise fitoterapi biliminden geçiyor. Bu bilim yetkin doktorların kontrolünde olduğu sürece, bitkisel ekstreler ve bitkisel ilaçlarla ağır yan etkilere maruz kalmadan iyileşmek mümkün.
20 yıllık klinik tecrübemle bitkilerin iyileştirici gücüne bizzat tanık oldum, binlerce hastayı tedavi ettim. Ağrıları nedeniyle ağlayarak, yürüyemeyecek halde gelip tam şifayla iyileşmiş romatizma hastaları; sağlığına kavuşup insülin kullanmayı bırakan diyabet hastaları ve vücudunda tümörden eser kalmamış kanser hastaları…
Bu kitapta kronik hastalıklarda en etkili kürleri ve savaş stratejilerini sizinle paylaştım. Hekimlik deneyimim bana insan vücudunun bir bütün olduğunu öğretti. Bu mucize yapıyı sadece pankreastan, sadece tümörden, sadece eklemden, birbirinden bağımsız küçük küçük parçalardan ibaretmiş gibi görürseniz yolunuzu kaybedersiniz. Esas olan hastanın bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek, hayatında olumlu değişiklikler yapması için yönlendirmek, hastalıklarla savaşma kabiliyetini geri kazandırmaktır.
İnsanoğlu, dünya üzerinde 200 bin yıl boyunca ilaçsız yaşadı. Hastalıklardan korunmak ve hastalandığı zaman da iyileşebilmek için doğal tedavi yöntemlerine başvurdu. Ben ilaçsız yaşamın mümkün olduğunu söylüyorum. Ve iddia ediyorum, asıl zor ve acılı olan ilaçlı yaşam!"
-Dr. Ümit Aktaş-
Yayınevi: Hayykitap
9- Büyük Kolesterol Yalanları - Ahmet Rasim Küçükusta
Bu kitabı okuduğunuz zaman kolesterol teorisinin nasıl yalanlarla dolu olduğuna, kalp krizi ve felçlerden korunmanın kolesterol teorisiyle değil sağlıklı hayat tarzıyla mümkün olabileceğine şüpheniz kalmayacak!
Son senelerde ilaç endüstrisiyle ruh ikizi gıda endüstrisi el ele verdi ve kısa zamanda tüm dünyada müthiş bir 'kolesterol fobisi' oluşturuldu. İnsanlar sistemli bir şekilde âdeta 'kolesterol manyağı' yapıldı. Kolesterol, kalp krizi ve inme gibi ölümcül kalp-damar hastalıklarının tek sebebiymiş gibi tanıtıldı. Önce "iyisi", "kötüsü" icat edildi, sonra "küçüğü", "ultra kötüsü" bulundu ve nihayet şapkadan "çirkini" çıktı.
Varsa kolesterol yoksa kolesterol! Tüm kalp krizi ve felçleri kolesterole ihale etmenin ise tek sebebi var: Kolesterol ilaçlarının (statinler) satışını artırmak.
Oysa Prof. Küçükusta, bizde de dünyanın birçok ülkesinde de bir numaralı ölüm sebebi olan kalp krizi ve felçleri önlemenin en etkili ve güvenilir yolunun sağlıklı hayat tarzı olduğuna inanıyor ve bunu savunuyor.
Ona göre, ilaç endüstrisi hâkimiyeti altındaki modern tıp ise sapasağlam insanlara hatta çoluk çocuğa bile "hap yutturma" derdinde.
"Tıp tarihinde, maalesef 40-50 yıldan beri ortaya atılan çağımızın en büyük yalanı yüksek kolesterol ve katı yağların kalp krizinin nedeni olduğudur.
Gerçek bilim, hayvansal yağların ve kolesterolün yaşamımız için gerekli olduğunu bildirmektedir. Küçükusta'nın bu kitabı, 'Büyük Kolesterol Yalanları'nın arkasındaki oyunları bilimsel olarak, açık ve anlaşılır bir dille açıklıyor. Gerçek bir bilim adamı olan değerli dostum Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, alışmış olduğumuz üslubuyla gerçekleri gözler önüne seriyor ve son derece önemli bir yaraya parmak basıyor.
'Sayılara işkence yaparsanız, onlar da sizin her istediğinizi söyler' sözünün ne kadar doğru olduğunu, bu kitabı bitirince dahi iyi anlayacaksınız.
Gerek kolesterol vagonuna binmiş olan ve inemeyen hekimlerin, gerek tüm meraklı sağlık çalışanlarının ve kolesterol konusuna ilgi duyan bütün kesimlerin bu kitabı okuyup ellerinden bıraktıklarında, büyük ilaç firmalarının desteklediği bilim araştırmaları sonuçlarına daha başka bir gözle bakacaklarına ve algılarının değişeceğine inanıyorum. Elinizde son derece önemli bir kitap tutmaktasınız, unutmayın."
- Prof. Dr. Canan Karatay-
Yayınevi: Hayykitap
10- Biri Bizi Hasta Ediyor - Ahmet Rasim Küçükusta
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta bu kitabında 'bizi hasta edenler'i tek tek deşifre ediyor. Cesurca; her zamanki anlaşılır, akıcı nüktedan üslubuyla...
Kitabın Sunuş bölümünü kaleme alan Mehmet Barlas'a göre Küçükusta, en karmaşık konular yelpazesinde, en anlaşılmaz meseleleri basite indirgeyebilen 'usta' bir yazar, akciğerlere nefes veren 'usta' bir hekim. 'Usta'nın dileği ise çok açık: 'Tüm dünyada doktorlar ilaç endüstrisinin kucağında oturan fino'lardan farksızlar. Tıp, ilaç firmalarının denetimi ve kontrolü altında. İnşallah, bir an önce özgürlüğümüze kavuşuruz.'
Yayınevi: Hayykitap
17 Eylül 2016 Cumartesi
İletişim Donanımları - Doğan Cüceloğlu
Doğan Cüceloğlu'nun en merak ettiğim kitaplarından biriydi İletişim Donanımları.
Kitap keşkesiz bir yaşam ve ailede, işyerinde, toplumda sağlıklı insan ilişkilerinin kurulması için olması gerekenler hakkında yazılmış.
İletişim kanalları, iç ve dış dünya arasındaki farklar ve bunun yarattığı stres gibi birçok konuya açıklık getirilmiş. Kitapta varoluşun beş boyutu üzerinde detaylı olarak durulmuş ve bu beş boyutun insan için önemi vurgulanmış.
Sağlıklı bir ortamda varoluşunu gerçekleştiren ve özü varoluşun beş boyutunda beslenen kişi ile sağlıksız bir ortamda varoluşunu gerçekleştiremeyen ve özü beslenemeyen kişi arasındaki farklar gözler önüne serilmiş.
Korku kültürü ile değerler kültürü arasındaki farklar ve bu iki kültürde büyüyen insanların her yönden gösterdiği farklılıklar Doğan Cüceloğlu'nun usta kalemiyle dile getirilmiş. Ayrıca toplumumuzda çoğu normal gelen davranışlar ve düşüncelerin temelinin korku kültürüne dayandığını ve bunu farkedemeyen kişinin de insan insana bir yaşam oluşturmasının imkansız olduğu vurgulanmış. Bu anlamda insana kendini ve yaşadığı toplumu sıkça sorgulatıyor. Yazarın diğer kitapları gibi oldukça faydalı buldum.

Herkese iyi okumalar:)
14 Eylül 2016 Çarşamba
Sanalkentin Mutsuz İnsanları
Günümüzün ve modern dünyanın en büyük sorunlarından biri anı yaşayamamak... Her anı kaydetme çabası içinde olan günümüz insanı, bedenen yanındaki kişiyle ama ruhen elindeki telefona hapsolmuş durumda. İletişim yok denecek kadar az ve insanlar yanındaki kişiyle bile iletişime geçerken telefonlarına sarılıyor. Sanal dünyalarında olmak ve görünmek istedikleri kişi profili içinde kendilerini ispat etme çabasına giriyor.
Sanal dünyayı çok ciddiye alıp burada her an mutlu olduğunu ispat etmeye
çalışırken anı yaşayamayıp kaybolup gidiyor insanlar...Kendilerine yarattıkları bu sahte ortamda mutluluk yarışı içerisindeler. Bu
yarışlar çoğunlukla komik sahneler yaratıyor. Aslında derin bir yalnızlığın da mesajını veriyor. Bununla beraber her anınını sosyal medya aracılığıyla paylaşanların beğenilme ve toplum tarafından onaylanıp takdir edilme ihtiyacının daha yüksek olduğu yapılan araştırmaların bir sonucu.
Bir başka araştırma sonucu gösteriyor ki sürekli kız arkadaşı veya erkek arkadaşı ile ilgili paylaşımlarda bulunanlar bunları yapmayanlara oranla daha düşük bir özgüven seviyesine sahip.
Uzmanlar sürekli mutlu görünmeye çalışmanın gizli depresyon belirtisi olduğu görüşünde. Mutluluklar kadar mutsuzluklar da insanlar için. Sağlıklı bir insan her duygusunu sahiplenmeli ve mutsuzluklarından utanmamalı, görmezden gelmemeli.
Gerçeklerle yüzleşmek her zaman çözüme giden yolda ilk adım olmuştur. Bu anlamda günümüz insanı, gerçek hayatın dışarıda olduğunu hatırlamalıdır. Elindeki telefonu bırakıp kendini eskiden olduğu gibi gerçek yaşamın akışına bırakmalı yani yaşamalıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)